Bakım

Kamelyalar Cilt Bakımının Mucizesi Olabilir Mi?

Chanel’in Open Sky Lab’i doğa ve cilt bakımı arasındaki ilişkiyi bambaşka bir boyuta taşıyor. Bu botanik harikasını keşfetmek üzere Cansu Akın’la birlikte Fransa'nın güneybatısına yolculuk ettik.

24 Nisan 2024

Geçen ay, cilt bakımının doğayla arasındaki ilişkiye dair bakış açımı kökten değiştiren kayda değer bir şey keşfettim. Üstelik şahitlerim de var. Hikâyemiz, Cansu Akın’la birlikte Paris’ten Fransa’nın güneybatısına giden bir trene binmemizle başladı. Bizi unutulmaz bir deneyime hazırlayan Chanel, La Creme Main el masajı ve markanın oyun kitabıyla ‘Road to Camellias’ (Kamelyalara Giden Yol) serüvenimizi renklendirdi. Her şey gerçekten çok güzeldi. Geriye dönüp baktığımda yine de bizi bekleyen olağanüstü güzelliğe ve botanik keşiflere hazırlıklı değilmişiz diyorum.

Son durağımız, kamelya çiçeği ve Chanel açısından özel bir yere sahip olan Gaujacq. Markanın ikonik simgesi, aynı zamanda Gabrielle Chanel’in en sevdiği çiçek olan kamelya cilde sayısız fayda sağlayan botanik bir hazine. Bütüncül bir güzellik yaklaşımı benimseyen Chanel, dünyanın benzersiz iklime sahip çeşitli bölgelerinde açık hava laboratuvarlarını hayata geçirdi. Gaucacq da bunlardan biri. Béarn ve Adour arasındaki bölgenin, büyük ölçüde Çin ve Japonya’nınkine benzer özel bir mikro iklimi var. Bu durum, kamelyanın yetişmesi için toprağı elverişli kılıyor. Marka, 1998’den bu yana botanik deneyler, bilim, gelenek, yenilik ve hakiki adanmışlığı buluşturan bir projeye öncülük ediyor. Beyaz kamelya, namı diğer Camellia japonica ‘Alba Plena’ ve kırmızı kamelya, namı diğer Camellia japonica Hydra Beauty ve No°1 de Chanel’in yıldız içerikleri. İlki nemlendirici, ikincisi ise canlandırıcı özelliğiyle ön planda. Türünün tek örneği olan bu içeriklerin söz konusu ürünlerde kullanılmaya başlanması ise başlı başına şaşırtıcı bir hikâye. Ve ben bu hikâyenin ilk bölümünü anlatmaya Jean Thoby ile başlıyorum.

Yağmurlu bir bahar sabahında çiçekleri keşfedeceğimiz bir yürüyüşe çıkmak için yağmur çizmelerimizi giyiyoruz. Uluslararası kamelya uzmanı Jean Thoby, iki binden fazla kamelya çeşidine ev sahipliği yapan botanik serasında bize rehberlik etmeye hazır. Rivayete göre Gabrielle Chanel’in aşağı yukarı 100 yıl önce ana bitkilerden iki fide sipariş ettiğini anlatıyor bize. Beş hektarlık sera öylesine cennetsi ve şık ki Gabrielle Chanel’in buraya bir dokunuş kondurduğunu duysam da şaşırmazdım. Bu arada biz botanik cennetin etrafında gezerken yağmur ve rüzgâr daha da sertleşiyor.

 

 

Kamelyalar dirençlerini ve güzelliklerini tam da o anda göstermek istiyorlarmış gibi geliyor bana. Zaten bu onların özel gücü: Kamelyanın dışsal etkilere dayanma ve zaman içinde daha da güçlenme becerisi Chanel bilim insanlarını o kadar etkilemiş ki, çiçeği aktif bir bileşen olarak kullanmaya karar vermişler. Yani evet, güzellik gerçekten dirençliliği de içeriyor. Jean Thoby, Chanel ile işbirliği içinde birçok yetiştirme denemesi yaptıktan sonra, aksi durumda nesli tükenecek değerli bir tür olan Camellia japonica’yı ‘Alba Plena’ ilk kez 2009’da yetiştirmeye başladı.

 

 

Jean Thoby’nin botanik turunun ardından Chanel’in kamelya çiftliğine doğru yürüyoruz. Yetmiş hektarlık arazi ürün, toprak ve su arasındaki ekosistemi güçlendiren agroekoloji uygulamalarıyla, hiçbir kimyasal madde kullanılmadan yetiştirilen 2 bin 700 adet Camellia japonica ‘Alba Plena’ bitkisine ev sahipliği yapıyor. Mahsul Operasyonları Müdürü Philippe Grandry, bu yaklaşımın kamelyaların zaman içinde daha da sağlamlaşmasına yardımcı olduğunu söylüyor. Grandry’nin bir diğer tutkusu da çok sayıda böcek, arı ve kelebek de dâhil olmak üzere çevredeki biyolojik çeşitliliği ve yaban hayatını desteklemek.

 

 

Cansu’yla birlikte göz alabildiğine kırmızı kamelyalarla kaplı bu büyülü arazide, yağmurdan sonra yüzünü gösteren güneşin ışığıyla parlayan kamelyaları seyrederek dolaşıyoruz. Chanel Beauty’nin içeriklerinde yer alacak her kamelya, sabah saatlerindeki çiyin ardından elle toplanıp hasır sepetlere yerleştiriliyor. Taze toplanmış kırmızı kamelyaları sepette inceleme şansına erişiyoruz: Masalsı güzellikleriyle hayli görkemli ve tahmin ettiğimden çok daha ağırlar.

 

 

Peki, bu dirençli güzellikler nasıl elde edilip cilt bakımı içeriklerine dönüşüyor? Bunu öğrenmek için Kozmetik İçerikler İnovasyon ve Geliştirme Direktörü Nicola Fuzzati tarafından yönetilen Phytoanalysis Laboratuvarı’na doğru yöneliyoruz. Nicola Fuzzati, yaşamını dünyanın dört bir yanındaki türlü türlü bitkinin faydalarını incelemeye ve keşfetmeye adamış ilginç ve hayat dolu biri. Camellia japonica ise onun belki de en kıymetli botanik projelerinden. Laboratuvarın çiftliğe ve Jean Thoby’nin serasına yakınlığı bu işlemi özel kılıyor. Bu sayede en etkili içerikleri üretmek üzere en iyi mahsulleri yaratmak için doğrudan iletişim kurabiliyorlar. Nicola Fuzzati’nin çalışmaları yeni özütleme teknolojilerinin Ar-Ge’sinin yanı sıra, kamelyaların epikateşin özellikleri mevsimsel olarak değiştiği için hasat dönemlerinin yönlendirilmesini de kapsıyor. Gaujacq laboratuvarı, Chanel’in Pantin’deki gelişmiş araştırma laboratuvarının da yakınında. Nicola Fuzzati’nin bitkiler konusundaki yaratıcılığı işe daha da farklı bir boyut kazandırıyor. Mesela ekibiyle birlikte No°1 de Chanel kremlere çevre dostu kapaklar üretmek üzere bu çiçeğin tohumlarından faydalanmış.

 

 

Cansu, onun bitkilere ve bilimsel keşiflere duyduğu bağlılığa hayran kalıyor. Onun bu özel laboratuvarda yaptıklarından etkilenmemek elde değil gerçekten. Aynı sevgi ve tutkunun Gaujacq’taki Open Sky Laboratuvarı’nın bütününe hâkim olduğunu söyleyebilirim. Doğaya duyulan saygı, uzun vadeli bakış açısı, biyoçeşitliliğe gösterilen bağlılık ve en güçlü cilt bakım formüllerini yaratmaya yönelik bitmeyen istek kesinlikle çok etkileyici. O günden beri iki favori ürünümü –Hydra Beauty Camellia Repair Mask ve No°1 de Chanel Revitalizing Serum– her kullandığımda, bu değerli şişelere katılan sevgi, tutku ve özveriyi düşünüyorum. Umarım siz de öyle yaparsınız.