Okumalar

Kusurlara Övgü

Yazar, model ve Kundalini yoga eğitmeni Amanda Norgaard kusurlar hakkında Wonderflaw’a özgü bir şiir kaleme aldı.

1 Nisan 2023

Kusurlar

Çok boyutlu insan aynalarında gördüğüm sureti severim.
Sana baktığımda sevginin ve acının aynı anda kalbine değdiği yerlerini görmek isterim.

Bırak ortak olayım kahkahandan artakalanlara ve göster bana göz kıyılarını usulca öpen yaşların izini.
Alnının her yerine çağıldayan nehirler gibi yazılı soyunun ağacını.

Elmacık kemiğinin kıvrımıdır kuşkusuz bedeninin en öpülesi yeri.

Hatırlarım, burnum nasıl dikbaşlılıkla değişmişti birden.
Sevimli, beğenilir, hazmedilir hokka burundan yüzün en farkedilir, kişilikli alametifarikasına.
Hatırlarım, bir zamanlar kişilik güzelliğimi emip tüketiyor sanardım.
İçi ya da dışı,
Güzel bir kadın kişilik sahibi olamazdı.
Sonradan anladım, güzellik algısının arkasına ne güzel sığındığımı.

Ya kusurlar güzellik denen şeyin yanlış anlaşılmasıysa?

Birkaç yaz evvel bir bankta, annem nasıl birdenbire görünmez olduğunu anlatmıştı bana.
”Bildiğin görünmez oldum. Tek bir erkek bakmaz oldu bana. Özgürleştirici şaşırtıcı biçimde.”
”Erkekler artık sana bakmıyorlar diye mi görünmezsin?” demiştim.
Sessiz kalmıştı.
Bedeni iç çekmişti evet diye.

Erkek bakışının sadece üstün olmakla kalmayıp görünürlüğümüz için yaşamsal önemde olduğuna inandırılarak kapana kıstırıldığımız halde nasıl da ölçülü olduk. Ve o bakışın övdüğü tek boyutlu güzelliğin ifadesi, yalnızca üstünlük kazanmaktır.

Bizden başkaları keyfini çıkarsın diye güzelliğimiz vardır denir.
Bizden başkaları oburca yutsun diye cinsiyetimiz vardır denir.
Bizden başkaları değer biçsin diye kusurlarımız vardır denir.

Doğru değildir hiçbiri.
Her şeyden önce.
Kendi bedensel hazzımız içindir her biri.
Bizle doğan.
Bizden doğan.

Bizler yalnızca genç kadınları öven bir ruhsal ağın orta yerinde biçimlendik.

Ya Kadınlar
Ya Anneler
Ya Kocakarılar?
Hani nerede onlar?

Annemin yüzüne bakınca, görürüm nasıl değiştiğini. Anbean.
Bir sulu boya resim misali.
Bazen sanki henüz 20’sinde 57’sine koyulup giden. Genç kızdan kocakarıya. Zaman çizgisinde âni bir değişim.

Yüzü anlatır hikâyenin aslını.
Toparlak ama çökük yanaklı yüzü. Kemiklerinin üstüne gevşekçe serili yumuşak teni.
Kedere, acıya ve üç çocuk doğurmuşluğa bulanmış nehirler gibi uzayıp giden yüz çizgileri.
”Gözüm mü bozuk yoksa benim?”

Yaşıyor olmanın dile gelmiş ve cisimleşmiş doğal güzelliğiyse kusurlar, bizi insan yapan her şeye neden, çirkin, deriz habire?

Göz altları hep torba torbaydı babamın ve minik parmağımla pofuduk derisini gösterip
”Bu ne?” diye sorduğumda
”İçine anılarımı koyup sakladığım yer” demişti bana.

İnsanlık tarihimiz bir şiir gibi yazılıdır yüzümüzün ve bedenimizin her zerresine. İşlenmiştir derimizin içine. Ve tenimiz kemiklerimizin üstüne gerdirilmiştir, bir tuval gibi.
Boyalıdır kusurlar oranında güzellikle.
Sana bir ışık huzmesi sızdıran çatlaklarla. Bir aşığın el yazısının bitimsiz mürekkep izleriyle.
Kadim bir akraba gibi yakın bilinmiş katmer katmer deriyle.

Gözün Ben ile birleştiği ufuk çizgisinde,

Doğadır en yüce esin perim. Onda görürüm bütün hayatın hakikat zerrelerine yansıdığını.
Gerçekle bağım her koptuğunda; ona giderim.
Koşullandırılmış zihnimi sunağına koyarım.

”Al zihnimi, yerine senin zihnini koy.
Göremediklerime aç gözlerimi.
Henüz tatmadığım hislerin kilidini çöz.”

Ve o, güzellik nedir seriverir gözlerimin önüne;
Zihnin kusur diye yorumladıkları
Bir şiirdir devinim içinde
Bir Yaratıcı Fiildir

Yabani, ıslahdışı, canlı otlar ve güzel varlıklardır, ilk yaratıcısının boyunu çoktan aşmış.
Bir ağaççık yeşeriverir devrik bir ağacın kuru budağından.
Bir cesur filiz baş verir ölü görünen topraktan.
Kışın çorak döneminde de güzeldir doğa.

Bizler de öyleyiz.

Hiç görmedim Doğa’da genelleme eğilimini, yine de gördüğüm tek şey güzelliktir.
Hiç görmedim Doğa’da tıpatıp benzerliği, yine de gördüğüm tek şey aidiyettir.

İngilizceden çeviren: Betül Şenkal

Amanda Norgaard hakkında

Amanda Norgaard çok yönlü bir kadın: Yazar, kreatif direktör, model ve Kundalini yoga eğitmeni. Aynı zamanda şiirsel hik​​âye anlatıcılığını şifacı yaklaşımlar, spiritüel uygulamalar ve topluluk hissiyle buluşturan Illumination’ın kurucusu. Kendisini gerçekçi bir hayalperest, şair, kanaat önderi ve sevgili olarak tanımlıyor. On beş yılı aşkın süredir çeşitli şifalanma pratikleri üzerine çalışmalar yaparken eşsiz bir kreatif mentor olarak kendine has bir alan açtı.

Amanda genç yaşlarından itibaren kaygı, depresyon, bitkinlik ve travma sonrası stres bozukluğundan ötürü canlılık yoksunluğuyla mücadele ettiği için hayata tutunmanın ne kadar zor olabileceğinin farkında. Her şeye rağmen, hepimizin hayatın tadını çıkarma ve isteklerimizi gerçeğe dönüştürme potansiyelimiz olduğuna inanıyor.