Okumalar

Ozempic Kullanmak Veya Kullanmamak: İşte Bütün Mesele Bu!

Bir uzman diyetisyenin dünyayı kasıp kavuran yeni zayıflama ilacı üzerine düşünceleri.

2 Kasım 2023

Ozempic. Adını hiç duydunuz mu? Muhakkak duymuşsunuzdur. “Erkekler Roma İmparatorluğu’nu ne sıklıkla düşünüyor?” diye TikTok’u saran bir akım var, biliyorsunuz.* İşte benim için Roma İmparatorluğu’na* karşılık gelen şey Ozempic. Günde en az bir kez onu düşünüyorum. “Şimdi ne olacak?” “Meslek alanımı (beslenme ve diyetetik) nasıl etkileyecek?” “Kalıcı olacak mı?” “Bir yılda neler değişecek?” “Peki ya 10 yılda?”

Haberdar olmayanlarınız varsa, Ozempic semaglutid içeren bir ilaç. Vücudumuzda öğünler sonrasında doğal olarak üretilen ve kan şekeri seviyesini düşürmeye yardımcı olan GLP-1 (glukagon benzeri peptide-1) adlı bir hormon var. Ozempic bu hormonu taklit ediyor.

İğne olarak uygulanan bu ilaçlar, zaten on küsur yıldır diyabet tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktaydı. Ama biliminsanları, ilaçları kullananlarda çok ilginç bir yan etki fark etti: Hastalar kilo verdi. Hem de çok. Bundan sadece birkaç ay önce Ozempic, artık bir zayıflama ilacı olarak da kullanılmak üzere resmi onay aldı. Beden Kitle İndeksi (BMI) 30’un üzerinde olan veya 25 olan ve yüksek tansiyon, kolesterol, polikistik over sendromu gibi eşlik eden hastalıkları bulunan kişiler tarafından kullanılabiliyor.

İlaçlar gerçekten müthiş etkili. Ozempic bir yılda hastada %5-10 oranında, ondan daha da etkili bir ilaç olan Mounjaro ise %20 oranında kilo kaybı sağlıyor.

Muazzam bir şey bu. Klinik beslenmede yüksek lisansını tamamlamış, on yıldan uzun bir süredir sahada çalışan ve kişilere kilo verme konusunda yardımcı olan bir beslenme uzmanı ve diyetisyenim. Kendimin ilk hastası benim. Zira, üniversite yıllarımdan beri kronik diyet döngüsünü kıramayanlardanım. Diyet yapmak nedir, ne değildir az buçuk biliyorum yani!

Anlaşılan, diyetler çok da işe yaramıyor. Diyet yapıp kilo veren insanların %80’inin bu kiloları geri aldığına dair durmadan tekrarlanan bir veri olsa da diyetlerin ne kadar etkili olduğunu tam anlamıyla bilmiyoruz. Çünkü çalışmalar hastaları sınırlı bir zaman aralığında gözlemliyor, katılımcıların bazıları çeşitli nedenlerle araştırmadan ayrılıyor ve yüksek ihtimalle en etkin şekilde kilo verenler de bu tür çalışmalara katılmıyor.

Sonuçta, diyetle verdikleri kiloyu uzun vadede koruyamayan milyonlarca kişi var. Üstelik obeziteye karşı verilen mücadeleyi de kaybetmek üzereyiz. 2030 yılına kadar Amerikalıların %60’ı obez olacak. Bu sadece Amerika’ya özgü bir problem de değil. Ulusal Obezite Kongresi genel sekreteri Fikret Bayraktar’a göre Türkiye’de obezite görülme oranı 1998’de %22 iken bugün %31’e fırlamış durumda. Benzer şekilde, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre Türkiye, Avrupa’nın en şişman ülkesi.

Bunun ardında yatan pek çok neden var. Mesleğimde de her gün tanık oluyorum. Gıdaya erişim, beslenme eğitimi, zaman, para, motivasyon, gıda devlerinin ürettiği yiyecekler, gıda reklamları, yalnızlık, sosyal izolasyon, elverişlilik gibi pek çok şey bugün içinde bulunduğumuz bu korkunç felaketi adım adım hazırladı.

Ve karşınızda Ozempic

Ozempic ile ilgili yazılıp söylenen ne varsa, hepsini, aylardır takip ediyorum. Elime geçen her makaleyi hatmettim, okumadığım Reddit yorumu, izlemediğim TikTok videosu kalmadı. İlacı kullanmakla ilgili farklı farklı tepkilerden en dikkat çekici olanı, bizim “yemek uğultusu” dediğimiz şeyi aniden ve önemli ölçüde susturması. Siz de benim gibi ömrünüzü diyet yaparak geçirenlerdenseniz, neden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Hani kafanızın içinde dır dır konuşan, şu sonu gelmeyen ses. “Daha fazla ye. Kurabiye atıştır. Akşam ne yiyoruz? Çok yedim. Az yedim. Şu mis gibi kokan ne? O kız ne yiyor?” Vesaire, vesaire. Gece gündüz. Mütemadiyen. İnsanı tüketiyor. Zayıf kişilere kıyasla kilolu kişilerin kafasında bu uğultunun daha şiddetli duyulduğunu öne sürüyor biliminsanları. Kişilerin diyet yaparken hüsrana uğramalarında bence bu yemek uğultusu faktörünün önemli bir payı var.

Gelelim iyi habere. Ozempic kullanan hastalar, yemeği takıntılı bir şekilde düşünmediğiniz zaman sağlıklı yiyeceklere yönelmenin çok daha kolaylaştığını belirtiyorlar. İlaçlar midenin boşaltım hızını yavaşlatıyor, bu da daha uzun süre boyunca tokluk hissi duymak demek. Doğal olarak daha az yiyorsunuz. Hastaların egzersiz yapma isteği artıyor. Tahlil değerleri düzeliyor. Pek çoğu, sigara ve alkol kullanımı gibi bağımlılık yapan diğer davranışlarında azalma olduğunu belirtiyor. İlaç, olumsuz kardiyak olayları önlemede bile yararlı etkiler gösteriyor. Ozempic tek kelimeyle mucize gibi bir şey.

Ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Tahmin edileceği üzere, önemli ölçüde kilo kaybına neden olan bir ilaçla ilgili en büyük problem, ilacın yaygın olarak suistimal edilmesi. İlacı kullanmaya ihtiyacı olmayan pek çok kişi ilaca dadanmış durumda. Ünlüler ilacı zayıflamak amacıyla kullanıp bunu yalanlayarak çelişkili mesajlar veriyorlar (Evet Khloe Kardashian, sözüm doğrudan sana!); bu da gerçekçi olmayan güzellik standartlarının oluşmasına sebep oluyor. Sadece 5-10 kilo fazlası olan pek çok kişi ilacı yasal veya yasadışı yollardan temin edip rasgele kullanıyor. Halihazırda ince biriyken gıda alımını azaltmak oldukça tehlikeli; gelecekte malnütrisyon denen yetersiz beslenme durumu da dahil olmak üzere pek çok sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden olabilir. Hem ayrıca, bu ilaçların uzun vadedeki etkilerini de bilmiyoruz, hızlı kilo verdiğiniz için aynı zamanda kas kütlesi kaybı da yaşıyorsunuz. İlacı bırakmaya karar veren hasta, kas kaybı da yaşamışsa, kaybedilen kiloyu korumak bir o kadar güçleşiyor. Dahası, sağlık sigortaları diyabet hastası ya da obez olmadığınız takdirde çoğu zaman bu ilaçları ödemediğinden, bu tedavi kürü korkunç pahalıya patlıyor. Gerçi Türkiye’de çok daha ucuza mal oluyor ama yine de hayat boyu kullanmak söz konusu olduğunda çok masraflı olacaktır. İlacın mide bulantısı, kusma, kabızlık, halsizlik, reflü gibi çok şiddetli yan etkileri de bulunuyor. Öte yandan hastaların çoğu, bu şikâyetlerin zamanla kaybolduğunu bildiriyor.

Herkesin zayıf olması şart mı?

Beden olumlama hareketinin iyice bilinirlik kazandığı bir dünya için yıllardır mücadele ediyoruz. Zaman içinde büyük kazanımlar elde ettik. Büyük beden kıyafet üreten markaların sayısı giderek artıyor. Medyada büyük beden oyuncu ve mankenlere daha fazla yer verilir oldu. Z kuşağı, (sıskalıktan kemikleri sayılan, sıfır beden Kate Moss gibi görünmenin moda olduğu dönemde büyüyen benim kuşağıma kıyasla) her bedenden kadının daha fazla kabul gördüğü, önceden kusur sayılan şeylere daha hoşgörüyle yaklaşılan bir zamanda büyüyor. Bunlar hep olumlu gelişmeler. Çocuk danışanlarıma da söylediğim gibi her birimiz farklı vücut tipi ve şekline, farklı vücut ölçülerine sahibiz. Kimimiz genetik olarak şişmanlamaya daha yatkın (ebeveynleriniz kiloluysa şişman olma olasılığınız %80). Kimimiz gayet sağlıklı beslendiği halde Beden Kitle İndeksi (BMI) gibi eski moda ölçüm araçlarına göre hâlâ fazla kilolu olarak değerlendirilen vücut ağırlığındayız. Bedenimizi her haliyle, olduğu gibi kabul etmenin önemi tartışılmaz. Öte yandan, daha kilolu bir bedenin sağlıklı olamayacağını iddia edenler var. Oysa, bu hiç doğru değil. Bir kişinin sağlıklı olup olmadığı, sadece fiziksel görünümüne göre değerlendirilemez.

Dolayısıyla, Ozempic’in şimdi herkesin zayıf olabileceği bir durum yaratmış olması beni tedirgin ediyor. Artık isteyen herkes zayıf olabilecek, tamam, ama herkes ille de zayıf mı olmalı?

Geçenlerde influencer Remi Bader, yaşadığı tıkınırcasına yeme bozukluğu sürecinde Ozempic’i denediğini ama bıraktığını, bırakır bırakmaz, verdiği kilonun iki katını geri aldığını anlattı. Ozempic’i bıraktıktan sonra çok şiddetli açlık krizi atakları yaşadığını söyledi. Aniden kilo verdiğinizde bedeniniz gerçek anlamda açlıktan öleceğinizi sanıyor ve var gücüyle çalışarak eski kilosuna geri dönmeye uğraşıyor.

Bu arada, Ozempic’i bırakmak zorunda olmadığınızı belirtmekte fayda var. Doktorlar, tıpkı kolesterolü düşürücü statin grubu ilaçlar gibi bu ilacı da hayat boyu kullanabileceğinizi söylüyor. Fakat araştırmalardan gelen bulgulara göre şayet ilaç bırakılırsa, hastalar verdikleri kilonun üçte ikisini geri alıyor. Hayat boyu kullananlara dair henüz elimizde bir araştırma yok.

Gördüğünüz gibi ortada hiç de öyle siyah beyaz bir tablo yok. Enjeksiyonları kullanıp kullanmamak kişiye kalmış. Gündelik hayatlarını idame ettiremeyecek ölçüde ileri düzeyde şişmanlıktan mustarip obez hastalar için bu ilacın çığır açıcı potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. Ama herkes zayıf olmak istiyor diye bir kural yok. Abartılı düzeyde şişmanfobik olduğunu düşündüğüm Türkiye’de bu, kulağa inanılmaz geliyor, biliyorum. Şişman olup da kendi bedeniyle barışık çok sayıda insan, muhtemelen milyonlar var. Bu da tamamen onlara kalmış bir tercih.

Peki, ya ben kullanır mıydım? Orta beden bir diyetisyen olarak, benim özelliklerimle ilacın kullanım alanında tanımlanan nitelikler ucu ucuna uyuyor. Kendimi bildim bileli yemekle sorunlu bir ilişkim oldu. Zaten diyetisyenlik mesleğine atılmamın bir nedeni de bu. Kullanıp kullanmamayı çok düşündüm. Ama bence bu kendimi aldatmak olur. Kilo verebileceğimi biliyorum, daha önce çok kez verdim. Ayrıca, olası yan etkileri hissetmek istemiyorum. İlacı şu an kullanan ve faydalarını öve öve bitiremeyen bir arkadaşım bana, “Esen, kendine bu iyiliği yap. Bu kadar çaba sarf etmene gerek kalmayacak,” diyor. Belki de öyledir, ama şimdilik fazladan birkaç kilo uğruna o yan etkileri göze almaya değmez diye düşünüyorum. Ama bu elbette benim kararım.

Ozempic sayesinde obezite mazide mi kalacak peki? Kim bilir. Bunu ancak zaman gösterecek.

*Son zamanlarda TikTok’ta viral olan “Roma İmparatorluğu” trendi kısaca şöyle: Kocaları veya erkek arkadaşlarına, “Roma İmparatorluğu’nu ne sıklıkla düşünüyorsun?” diye soran kadınlara erkeklerin çoğu “her gün” ya da “haftada bir iki kez” diye yanıt veriyor. Trendin bu kadar eğlenceli olmasının nedeni, kadınların yanı başlarındaki erkeğin bu konuyu düşündüklerine hiç ihtimal vermemelerinden ötürü bu beklenmedik cevap karşısında şok olmaları. Tabii bu akım aslında örtük olarak erkeklerin Roma İmparatorluğu gibi alâkasız bir şeyi düşünme lüksü bulunurken biz kadınların zihninin, yaşamlarımız üzerindeki daimi tehdide karşı nasıl güvende oluruz ya da ailemize ne yiyip içiririz gibi “hayati meselelerle” dolu olduğunu teyit ediyor.

@eatwithesen